İstanbul Kemençesi üç telli ve tırnakla çalınan yaylı bir çalgıdır. Karadeniz kemençesi ile karıştırmamak gerekir. Zira hem yapısı, hem de icra şekli ile birbirlerinden çok farklıdırlar. İstanbul Kemençesi, Karadeniz kemençesi gibi ince ve uzun bir yapıya değil, daha tombul ve armudi bir yapıya sahiptir.
İstanbul Kemençesini yapısal olarak diğer sazlardan ayıran özelliklerinden biri de sadece tek eşiğin kullanılıyor olmasıdır. Sadece alt eşik mevcuttur. Teller burgulara bağlandıkları noktadan itibaren hiçbir yere temas etmeksizin doğruca bu alt eşiğe oturur. Ve bu eşikle yön değiştirerek kuyruk kısmına bağlanır. Bu tellerden neva(re) ve yegâh(pest re) eşit uzunluğa sahiptir. Fakat rast teli bu iki tele göre 4 cm daha uzundur. Teller arasındaki bu fark, rast teli üzerinde kullanılan pozisyonların bir perde ileride kalmasına sebep olur.
Şimdi, İstanbul Kemençesinin her bölümünü ayrı-ayrı ele alarak inceleyelim.
Teknesi, sapı ve burguluk kısmı tek parça halinde kesilmiştir. Eskiden yapılmış olan kemençelerde tekne için abanoz, pelesenk, kan ağacı, karadut ve ardıç türünde ağaçların kullanıldığını görmekteyiz. Günümüzde ise ceviz, maun, kelebek ve çınar ağaçlarından tekne yapılabilmektedir.
Özellikle abanoz, pelesenk ve kan ağacı oldukça sert, ağır ağaçlardır. Teknesi bu ağaçlardan kesilmiş kemençeler ağırca olur. Buna bağlı olarak diz üzerinde daha rahat duracağı düşünülebilir. Ardıç ve karadut ağacından kesilen tekneler diğer cinslere nazaran daha hafifçedir. Fakat rezonans açısından daha verimli ağaçlardır.
Göğüs yapımında servi, çam, ladin ve köknar gibi ağaçlar kullanılabilir. Fakat genel görüş olarak en makbul seçimin servi ağacı olduğu düşünülmektedir. Göğsün uzunluğu 27 cm, en geniş yeri 15 cm’dir. Servi, mezarlık servisi ve saray servisi olmak üzere iki cinstir. Göğüs için uygun olanı saray servisidir. Oldukça yumuşak ve yağsızdır. Lutiye tarafından işlenmesi kolay, kemençeden çıkardığı ses güzeldir.
Sap kısmının ön yüzünde, göğse kadar olan kısma klavye denir. Tırnaklar tellere dokunurken parmak uçları bu bölümün üzerindedir. Klavye için sapın üstüne abanoz, gül yada pelesenk gibi ağaçlardan kaplama yapılabileceği gibi bağa, fildişi veya sedef gibi dekoratif malzemelerle süslemeler de yapılabilir.
Üç adet burguya sahiptir. Sert ve dayanıklı ağaçlardan yapılan burgularda özellikle abanoz, pelesenk, maun, tik, şimşir türleri kullanılmıştır. Baron yapısı antika kemençelerde fildişi kullanıldığı da görülmüştür. Burguların uzunluğu 14 cm’dir. Diğer enstrümanlara nazaran İstanbul Kemençesinin burguları daha uzun ve geniş yapıya sahiptir. Bunun sebebi kısa ve kalın olan tellerin kuvvetini dengelemenin yanı sıra, icra pozisyonunu korumaya yardımcı olmasıdır. Burgunun kemençenin ön yüzünde kalan 2 cm’lik kısmında bir delik bulunur. Bu delik, telin burguya bağlanmasını sağlar.
İstanbul Kemençesi eşiğinin özel bir yapısı vardır. Genellikle kelebek ağacından yapılır fakat ardıç, çınar gibi ağaçlar da kullanılmıştır. Eşik iki göğüs deliğinin üst sınırına yakın mesafede, çıkıntılı bölümü sağ tarafa gelecek şekilde yerleştirilir. Can direği de bu çıkıntının ve tekne iç yüzeyinin arasına sıkıştırılır. Eşik yerleştirildikten sonra uygun sesi yakalayabilmek için çok ufak hareketlerle oynatılabilir. Eşik ayağının göğüs tahtası ve can direğine iyice oturmasına dikkat edilmelidir.
Can direği için kelebek, ardıç ve çam ağaçları kullanılır. 5-6 mm çapında silindir biçimindedir. Direğin alt kısmı tekneye üst kısmı ise eşiğe iyi oturmalıdır. Bunu sağlamak için eşik ve teknenin eğimine göre can direğini biçimlendirmek gerekir. Eşik ve can direğinin uyumu çok önemlidir. Çıkan sesin tınısı bu uyuma bağlıdır.
İstanbul Kemençesinde geleneksel olarak kiriş (bağırsak) teller kullanılır. Bu teller tok, hafif hışırtılı ton sağlayan tellerdir. Rast ve neva telleri çıplak kiriş, yegah teli ise keman için üretilen, içi kiriş dışı gümüş sırma sarılı sol telidir. Yegâh ve neva teli 32 cm. rast teli ise 36 cm. uzunluğundadır.
Son yıllarda kiriş tellerin yerini krom ve plastik teller almıştır. Bu teller, çalım açısından kiriş tellere nazaran daha rahattır.
Telleri bağlamak için önce uygun uzunlukta kesilir. Kuyruk kısmına düğüm atılarak bağlanır. Atılan düğümün açılmaması için telin ucu açık ateşe tutularak hafifçe yakılır. Sonra tellerin diğer ucu burgulardaki deliklerden geçirilir ve bu uçları da açık ateşle yakılır. Yegah teli metal kaplama olduğu için uçlarını yakmaya lüzum yoktur. Tellerin iki ucu iyice sağlam bağlandıktan sonra hafifçe gerdirilmeye başlanır. Teller gerilirken eşik üzerindeki oluklara yerleşmelerine dikkat edilmeli, iyice gerilmeden önce tellerle eşik arasındaki küçük kauçuk lastikler yerleştirilebilir. Bu lastikler daha yumuşak bir ton elde etmek için kullanılır. Tırnakla dokunarak icra edildiği için, tellerin yüksekliği çalan kişinin tırnaklarına göre ayarlanmalıdır.
Zamanla tellerde biriken reçineyi temizlemek için alkolle ıslatılmış pamuk kullanılarak hafifçe silinir.
Kemençe yayı keman yayından farklıdır. Boyu 57 - 62 cm arasındadır. Gül, abanoz, kan ağacı, yılan ağacı, pelesenk ve fernanbuk cinsi ağaçlardan yapılır. Yayın uç kısmına burun, tutulan kısmına topuk denilir. Burun kısmına fildişi ya da boynuzdan yapılan çatal şeklinde bir parça eklenir. Bu parça yayın ucundaki kıl demetinin kaymasını ve dağılmasını engeller.
Yaya at kuyruğundan elde edilen kıllar takılır. Yayın tutulan kısmında deri parçası bulunur. Bu deri yayın rahat kavranmasına ve kılların zarar görmemesine yardımcı olur.
Yayın ses çıkarabilmesi için, kıllarına çam ağacının özünden yapılan reçine sürülür. Reçineyi yumuşak hareketlerle kıllara yedirerek sürmek gerekir. Zamanla yay üzerindeki reçine, toz halinde kemençenin göğsüne dökülür. Biriken reçine kuru bir bezle hafifçe silinerek temizlenebilir.
İstanbul Kemençesi, orta burgusu sol göğüs hattı üzerine gelecek şekilde, sol dizin üzerinde hafif dikey olarak vücuda 70 - 80 derecelik bir açı ile, sol elle arkadan öne doğru kavranarak tutulur. Kuyruk kısmında bulunan lastik kemençenin kaymamasını sağlar.
Tutuş şeklini daha ayrıntılı olarak ele alabilmek amacı ile sol elin ve sağ elin tekniklerini ayrı olarak ele alıyoruz.
İstanbul Kemençesi, tellerine tırnaklarla dokunarak icra edilir, tellere basılmaz. Sol el bilekten hafif yukarıya ve dışa doğru bükülür, enstrümanın sapı burguların altından baş parmak ile kavranarak tutulur. Avuç içi ile sap arasındaki mesafe çok önemlidir. Sapı avuçlayarak kavramak doğru değildir. Sol elin tel geçişlerinde ve pozisyonlara yönelirken rahat hareket etmesini sağlamak için avuç içi ve sap arasında 2-3 cm’lik bir boşluk bırakılmalıdır. Bu mesafe yegah teline geçildiğinde daralacak, neva teline geçildiğinde genişleyecektir. İleri pozisyonlardaki notaları basabilmek için de bu açıklığa dikkat etmek gerekir.
Parmaklar birbirlerinden uzak değil neredeyse bitişik durumda olmalıdır. Sol el her zaman yumuşak ve esnek olmalıdır. Bu tutuş, notalara yumuşak basmayı sağlar. Önemli olan bileği hem yumuşak, hem de formunu bozmadan tutabilmektir. Kasılmış bir bilek ile enstrümana hakim olmak oldukça güç ve yorucudur.
İstanbul Kemençesi kısa bir saz olduğu için notalar birbirlerine çok yakındır. Bundan dolayı ufak bir hata yanlış seslerin çıkmasına neden olabilir. Teller çok sert itilmemelidir. Özellikle plastik teller oldukça yumuşaktır ve bu sebeple tırnak doğru yerde olsa bile notalar bozularak sirtone-detone olur. Notalar üzerinde fazla vibratodan kaçınılmalıdır. Tadında bırakılmayan vibrato sesi hırçınlaştırarak tatsız bir hal alır.
Parmak uçları klavyeye dokunur durumdadır. Tel geçişlerinde, parmak bir telin üzerinden atlayarak tekrar klavyeye dokunur. Bu durumdan dolayı tel geçişleri diğer sazlara kıyasla biraz daha zordur. Tellere basılarak çalınan enstrümanlarda geçişler aynı yükseklikte yapılır ve parmaklar kayarcasına akıp gider.
Yay, sağ elin orta ve yüzük parmağı deri parça ile tahta arasına geçirildikten sonra, işaret parmağı ile alttan, baş parmak ile üstten kavranması ile tutulur. Serçe parmak, yüzük parmağına bitişik ve paralel olarak tutulur.
Yayı tutarken sağ kol vücuda yapışık durmamalı, fazla da uzaklaşmamalıdır. Yaya verilen hareket dirsek ve bilekten sağlanacağı için, kolun vücuda olan uzaklığı genelde sabit kalır. Bilek ve parmaklar oldukça esnek olmalı, yayı çekip iterken küçük ve yumuşak hareketlerle sağa ve sola bükülmelidir. Bu ufak bükülmeler yay itip çekilirken yumuşak bir geçiş sağlar.
Yüzük ve orta parmak ile deri parçaya baskı uygulanır. Bu baskı yayı gerer. Gerginlik az olduğunda çıkan sesin volümü azalır, yayın tahtası tellere sürtebilir ve istenmeyen cızırtılı seslere neden olur. Baskının fazla olması ise çıkan sesi sertleştirir. Tel yayın sert baskısı altında deforme olur ve çıkan ses bozulur, gıcırtılar duyulur.
Yay kılının uzunluğu yaklaşık 50 cm’dir. Yayı boydan boya tamamıyla kullanmaya dikkat edilmelidir. Yay çekerken oldukça tutumlu olmalı, gereksiz yere kısa ve kırık yaylar kullanılmamalıdır. Bu durum icranın akıcı olmasını engelleyebilir, çıkan sesin kalitesini düşürebilir.
Yay, tel üzerinde eşiğin 3.5-4 cm yukarısında, tellere 90 derecelik bir açı sağlanarak çekilmelidir. Yay her zaman eşiğe paralel olmalı, sesin her telde aynı volüm ve tonda çıkması için teller üzerinde aynı hizada tutulmalıdır. Bu hizanın korunması sağ bileğin, dirseğin ve kolun pozisyonlarının korunmasını ve düz bir hat üzerinde hareket etmelerini sağlar.
Teller sırasıyla yegâh (re), rast (sol) ve neva (re) notalarına akortludur. Akort yaparken dikkatli olmak, eşik ve can direğinin dengesini bozmamak gerekir. Bunun için her tel sırası ile eşit gerginliğe getirildikten sonra tam akorda çekilmelidir. Dikkat edilmez ve eşik-can direği dengesi bozulursa, eşik sert bir şekilde devrilerek göğüsün kırılmasına neden olabilir.
Akort yapılırken, sağ elin baş ve orta parmağı ile sap ön taraftan kavranır. Burgular ise sol elin avuç içi yada parmakları ile tutulur. Tellere sağ elin işaret parmağı ile vurularak hangi notaları verdikleri duyulur. Sırasıyla teller doğru akorda çekilir. Bu şekilde kabaca bir ayar yaptıktan sonra enstrüman diz üzerine alınır. Yay tellere sürülürken yine sol elle akort hassas bir şekilde tamamlanır.
Kemençenin akordu batı müziği sistemine göre düşünüldüğünde sırası ile LA(kalın), RE, LA perdelerine tekabül eder. En ince tel olan nevanın frekansı batı müziğinin LA sı ile aynı olup 440 hz’dir.